Birlik Çalıştayı Başladı
Fehmi KİRAZ konuşmasını şöyle sürdürdü:
TZYMB’nin bu yıl kuruluşunun 70 inci kuruluş yıldönümü. Değişik etkinliklerle kutladık. Siz değerli temsilcilerimizle özellikle de taşradaki temsilcilerimizle bir kez daha bu çalıştay vesilesi ile kutlayalım diye düşündük.
70 yıllık bir çınar TZYMB. Konjektüre göre birliğe gösterilen talep, teveccüh değişiyor, farklı oluyor. Ama bu birliğin gerçek sahipleri hep burada.
2002 yılından bu yana teveccüh farklı.
Esas şimdi, bu zamanda bu çınarın gerçek sahipleriyle gövdesi ve dallarıyla ayakta durması yani BİRLİK olma zamanıdır.
Birliğimizin taşra temsilcilikleri ile de şu iletişim çağında devamlı bir bağ kurabileceğimizi hissettik. Bundan sonra da bizim isteğimiz Genel Merkez ile taşranın bir arada olduğu, bilgilerini, sıkıntılarını paylaşabileceği bir yapı ve bağ oluşturmaktır.
Genel Merkez ile taşrada bulunan arkadaşların, aileleriyle, arkadaşlarıyla, çevresiyle birlik olabilmesi gerekmektedir.
Neden birlik olunmalıdır;
Ülkenin yönetimsel sorunu ortada;
Ülkenin getirildiği durumu bir irdeleyelim.
Sadece ekonomik yapı olarak ülkemizin 2002 de ki borç toplamı 160 Milyar Dolar iken şimdi gelinen noktada 450 Milyar Doları bulmuştur. Bunun yanında 60 Milyar Dolarlık özelleştirme var. 2009 bütçesine konulan faiz gideri 57,5 Milyar TL. Tarıma ayrılan bütçenin 12 katı.
İşsizlik, oy istismarcılığı, varoşlaşma ve sadaka kültürü. Hürriyetin tahakküm altına alınması.
Şimdi bu sıkıntılar konuşulsun isterler mi? İstemezler. Gündem mühendisliğini müthiş uyguluyorlar.
Aynı zamanda milletin hassasiyetleriyle de oynuyorlar.
Kürt açılımı, Ermeni açılımı gibi.
Dünyada parası olan, askeri yapısı güçlü olan, vizyonu olan ülkeler her zaman dünya üzerinde hakimiyet kurmak ister. Güçsüz olan ülkelerde de bu hakimiyetini icra ettirecek yönetimler isterler.
Şimdi Kürdistan diye bir şey söylediğim zaman aklınıza neresi gelir? Irakın kuzeyi değil mi?
Peki 20 yıl önce böyle bir şey söylendiğinde aklımıza herhangi bir yer gelir miydi?
Bu işler demek ki yedire yedire, hazmettire hazmettire oluyor.
Demek ki bu açılımları da hazmetmemizi bekleyecekler.
Batı ve taşeronları ortaya bir lokma attı ve hazmetmemizi bekleyecekler. Hazmettikten sonra planın diğer aşamasını uygulamaya geçecekler.
Bu planları bertaraf edecek stratejileri de bizlerin oluşturması gerekmektedir.
Tarımda sıkıntılar ortada;
Her gün basın bülteni yayınlıyoruz. Tarım sürdürülemez hale gelmiş, çiftçi kar edemiyor. Girdi fiyatları ve maliyet artıyor, ürün fiyatları bunu karşılayamıyor. Ekim alanları her yıl azalıyor.
Buğday ekim alanı son 3 yıldır 1 milyon hektar azalmış % 12 azalma var. Pamuk ekim alanları 150 bin hektar azalmış nerdeyse % 25’e tekabül ediyor.
GDO meselesi malum. Birlik olarak bizim görüşümüzü takip etmişsinizdir.
Birlik olarak GDO’ların ülkeye girişine karşıyız. Çünkü potansiyel olarak GDO’lu ürünlere muhtaçlığımız yoktur.
Biyogüvenlik yasa taslağıyla ilgili görüşlerimiz;
……………………..
Tarım Bakanlığının Ziraat Mühendislerine bakış açısını hepiniz biliyorsunuz;
Zirai mücadele ilaç bayiliği,
Reçeteli ilaç satışı,
Konularında Ziraat Mühendislerinin yetkilerinin başka mesleklerle paylaştırılması,
Özlük haklarının iyileştirilmemesi,
Hükümetler gelip geçicidir. Ziraat mühendisliği 30 yıl önce çok revaçta bir meslekti. 80’li yıllardan sonra popülist politikalardan sonra fakülte ve öğrenci sayısı arttı.
Son yıllarda mesleğimizin itibarı devamlı olarak azalmaktadır.
Bu durumda itibar kazandırmak için neler yapılabilir? Biliyorsunuz tarım demek gıda demektir. İnsanlar var oldukça ki her geçen gün dünya nüfusu artıyor, tarım da olacaktır, nüfus arttıkça insanların karnını doyurma mücadelesi zorlaşacak, bununla birlikte artan bir gıda talebi olacaktır. Talep arttıkça Ziraat Mühendislerinin önemi artacaktır. Dolayısıyla da Ziraat Mühendisleri hep olacaktır.
Gıda ve su savaşlarından bahsedilmektedir.
Ben inanıyorum düzgün bir planlama ile önümüzdeki dönemde Ziraat Mühendisliği hak ettiği yeri mutlaka alacaktır.
Tarımda tüm bu sıkıntıların, sorunların çözümünü bulabilecek çalışmalara ihtiyaç vardır. Bu çalışmaları bizler yapacağız ki yarına hazırlıklı olabilelim.
İşte bu çalıştayda işleyeceğimiz konular;
– Tarımsal politikaları oluşturabilecek ve uygulayabilecek bir sistemin kurulması yani REORGANİZASYON (Tarım Bakanlığının yeniden yapılandırılması),
– Destekleme politikalarının oluşturulması, yeterliliği ve etkin kullanılması,
– Bu politikaları uygulayacak Ziraat Mühendislerinin özlük hakları ve çalışma koşullarının yeniden düzenlenmesi ve iyileştirilmesi yönünde çalışılmasıdır.
Çalıştayımızın ülkemize, milletimize ve camiamıza hayırlı olmasını diliyor, buradan çıkacak sesin ülkenin tarım politikasına yön vereceğine canı gönülden inanıyor, başarılar diliyorum.
Antalya Şube Başkanımız Nurettin Demirkol ise konuşmalarında şu konulara değindi:
Yaptığı bu güzel organizasyonla bizleri bir araya getiren Birliğe teşekkür ederiz. Yapacağımız çalışmalarla mesleğimizi nasıl daha iyi bir hale getirebiliriz?
Benim girdiğim zaman 4 ziraat fakültesi vardı ve okullar yüksek puanlarla öğrenci alırdı. Şu anda fakülte sayısı 25. Bu gelinen noktada siyasetçilerin ve üniversite temsilcilerinin, hocalarımızın büyük sorumlulukları var. Bunun yanında, sivil toplum örgütleri de bu gelişmeler karısında duramadı. Bugün meslektaşlarımız, mesleklerini değil, her işi yapar hale geldi. Teknik eleman olarak değil, asgari ücretle çalışır hale geldiler.
Çalıştay sonunda inşallah bu sorunları çözebilecek somut öneriler üretebilir ve mesleğimizin onurunu ve haysiyetini koruyacak bir yol haritası ortaya koyabiliriz.
Son yıllarda yürütülen politikalar, küçük üreticileri yok etmek ve büyük kartellerin ve büyük üreticilerin ellerine teslim etmektir. Bu bölgede 75 bin sera üretici var. Toplam 300 bin kişi istihdam ediliyor. Ama üst üste yapılan hatalarla sektör büyük kartellerin eline teslim edilmektedir.
Bakanlık gıda denetiminde büyük zaafiytler yaşarken, denetim mekanizması içerisine ziraat mühendislerinin istihdamı sağlanabilecekken, özel sektöre devretme çabası içerisindedir.
Birliğimize ve mesleğimize sahip çıkma adına yapılacak çalışmaların başarılı geçmesini diler, saygılar sunarım.